Dün yine hem mimar hem müzisyen bir arkadaşımla konuşurken #bidünyaodtülü ‘nün ardından bende kalanları henüz kimseyle paylaşmadığımı farkettim.
Odtü mezunu ve öğrencilerinin katıldığı #KariyerGünü ‘nde İlham Veren Konuşmalar’dan biri de benimkiydi.
İnteraktif olmasına özen gösterdiğimden sık sık chat box üzerinden ilerledim,
gelen sorular “Nasıl karar alırız?” etrafında dönüyordu.
Özellikle de masada yatan konu kariyer gibi tüm hayatımızı etkileyecek bir durumsa..
Benim özelimde genç arkadaşların en çok merak ettiği nokta farklı işlere ne sebeple girdiğim, idealimdeki işi nasıl bıraktığım oldu.
Yani; “Onca yıl biliminsanı olmak için zaman/emek/para harcadıktan sonra neden o işi bırakmıştım?”
Cevabım öyle doğal çıktı ki! Evet idealim olan işi yapıyordum, lise ve üniversite yıllarındaki Yasemin’in değerleriyle tamamen örtüşüyordu, bilgiye verdiğim değer, öğrenme, öğretme ihtiyacımı karşılaması, dünya vatandaşı olma, özgür olma, prestij sahibi bir akademinin üyesi olma değerlerini bana getirmesi.. Hepsi yıllarca istediğim, hep planladığım ihtiyaçlarımdı. Çok güzel..
Ama bir de yaşanan an vardı! Hayat o “an” ‘da yaşanıyordu ve ben o “an” ı soğuk gri bir laboratuarda elimde eldivenler, yüzümde maske ile tek başıma geçiriyordum. Ya da masa başında data analizi yaparak.. Sol beyinden zengin ortamda, (Avusturya Bilimler Akademisi’nde) konuşkan dışa dönük yapımla her zaman ihtiyacım olan zengin iletişim yollarınını da bulamıyordum. Bir yıl, iki yıl, üç yıl..
Ve bana oradan ayrılmaya, biliminsanı olmaktan vazgeçmeye nasıl karar verdin dediklerinde tam olarak bu cevabı verdim; sıkılmıştım! Çünkü dördüncü yılın sonunda artık çok ama çok sıkılmıştım 🙂
Daha gençken inşaa ettiğim idealler güzeldi ama doktora sonrası araştırmacı olarak çalışmaya başladığım dönemde içine uyandığım günü nasıl geçirdiğim beni daha çok ilgilendirmeye başlamıştı.
Bu cevabımı duyup “-Hocam kimse bu kadar net ifade etmiyor, kariyer denince kimse istediklerinden bahsetmiyor, herkes zorunluluklardan bahsediyor.” şeklinde şaşkın sevinçli yorumlar aldım.
Özellikle de kariyerinin başındaki genç arkadaşlar için “Kariyer” kelimesinin çoğunlukla zorunluluklarla, taviz vermez katılıklarla, boyun eğilmesi gereken durumlarla yakın anlamlı olduğunu farkettim.
Tabii konu çok uzun, bire bir de koçluklarımda pek çok yönden ele alıyoruz. Değerler ve idealler neyse öncelikle onlara bakıyoruz. Benim yol haritam daima bu olmuştu, buraya kadar sorun yok. Ve fakat beni asıl sarsan ve şaşırtan bu değerlerin de zaman içinde değişiyor olduğu gerçeği ile karşılaşmak oldu.
Yukarıdaki örnekte anlatmaya çalıştığım tam olarak bu. Zaman akar ve şeyler değişir, burada önemli olan bana sorarsanız -hadi yeni çağın süslü kelimesi ile devam edeyim- “agile” olmak.
Yani uyanık olup kişinin kendi değişen değerlerini hızlıca farketmesi ve ihtiyaçlarına göre pozisyon alabilme yetkinliği.
Peki nasıl mı?
Yine çok katmanlı olan bu konuyu gelecek yazımda açmak farz oldu,
Görüşmek dileğiyle
yasemin